11.07.2007


sokakkedisi.net

20.06.2007



Posted by Picasa

19.06.2007


kürkleri için katledilen foklar

Tarih çağlarının başlangıcından beri insan doğayla uyum için de yaşamayı öğrenmişti.Ancak daha sonra yerleşik yaşama geçilmesiyle birlikte doğaya zarar verme süreçleri de başladı.İnsan teknolojik araç ve gereçleri geliştirdi.Ters orantılı olarak ta doğayı etkilemeye başladı.Sanayi devrimiyle birlikte çevre kirlilikleri başladı.İnsanların kendi ihtiyaçları için hayvanları doğadan koparması hapsetmesi,üzerinde deneyler yapması zaman ilerdikçe insanın doğayı böyle acımasızca kullanması insanı doğadan kopardı.Zaman geçtikçe insan teknolojik imkanlarını daha da geliştirerek hayvanlardan nasıl daha fazla yararlanabilirim? Nasıl onlardan para kazanabilirim diye düşündü belkide? Çünkü bugün Kanadada kürkleri uğruna sopalarla öldürülen foklar bu vahşeti yeterince tanımlıyor.
Tekstil endüstrisinde kürk yapılmak için canlı canlı derileri yüzülüyor onların.Evet insan bunu yapan en ilkel yöntemlerle derileri zarar görmesin diye sopalarla öldürdükleri ise herşeyiyle duyguları,yaşama ihtiyacı olan ve buna hakkı olan bir canlı.bunu anlamayan ise bir insan.Bir kürk palto yapılabilmesi için 6-10 arası yavru fok öldürülür.Bu yüzden bu katliamın masum kurbanları binlerle sayılamaz.Norveç, Rusya ve Çin, Kanada'dan en çok yavru fok kürkü ithal eden ülkeler arasında bulunuyor.Sadece geçen yıl öldürülen fok sayısı 320 bin idi.Bu yılsa rakamlar büyük bir artışla 325 bine yükseltildi.Üstelik öldürülen fokların %90 -98 kadarı yavru foklardan oluşuyor.Yaklaşık 2 yıl kadar önce Uluslararası Hayvanlara Yardım Fonu tarafından Kanadaya davet edilen bir grup veteriner katliam bölgesinde inceleme yaparken şok geçiriyor.Çünkü fokların %42sinin henüz canlıyken derilerinin yüzüldüğünü tespit ediyorlar.Yazdıkları raporda kanadadaki fok avının tamamen insanlık dışı olduğunu belirtiyorlar.Ve bu katliam ne yazık ki her sene devam ediyor.Nasıl ki biz bir başkasının paltosunu veya çantasını beğendiğimiz zaman onu öldürerek bu eşyalara sahip olamıyorsak,bir insanın da beğendiği bir fokun üzerindeki kürke onu öldürerek sahip olması mantık dışıdır.Bir insanın kendini savunamayacak bir canlıyı öldürmesi ona işkence etmesi de insanlık değildir.Kanada gibi gelişmiş bir ülkeninse bu katliama göz yumması bir o kadar acı. Üstelik bu katliam ülkenin temel ihtiyaçları arasında da değil.Tamamen lüks amaçlı tüketime dayanıyor.

11.06.2007

çevre kirliliği



Canlıların hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen çevre sorunlarına çevre kirliliği adı verilir.Çevre kirliliğinin temel sebebi sanayi devrimine dayandırılsa da aslında yüzyıllar önceye kadar uzanmaktadır. İnsanoğlu ilk kez milyonlarca yıl önce ateşi bulup,farkında olmadan havayı kirletmeye başlamıştır.Tarım yapmaya başladıktan sonra da çevreyi bilinçsiz bir biçimde değiştirme sürecine girmiştir.Ormanların tahrip edilmesi,aşırı otlatma,yanlış arazi kullanımı,böcek öldürücü ilaçların kullanımı,kentleşme ve sanayileşme gibi değişikliklerle birlikte çevre kirliliği ortaya çıkmıştır.
Ortaçağda çevre kirliliğinin önemli bir sorun olduğunun farkına varıldı.12. yüzyılda Fransa'da Philippe Auguste sokaklardaki iğrenç atıkların kaldırılmasını ilk emreden kral oldu.Böylece dışkılarını akarsulara atan halk kendi içme suyu kaynaklarını kirletti.Yine çevre kirliliği hakkında ilk bilinen yasa 1388'de İngiltere Parlementosu'nda kabul edildi.Bu yasaya göre akarsulara ve sokaklara dışkı atılmayacaktı.
Sanayi devriminde sanayi ve enerji üretme tesisleri yoğunlukta olduğu için çevre kirliliği daha fazladır.Tüm sanayi bölgelerinde metalurji ve demir çelik kuruluşları karaları havayı ve suyu kirlettiler.Charles Dickens'in romanları, komünizmin teorisyeni Friedrich Engels'in yazıları, Londra'nın kirlenmişliğinin kitaplardaki en önemli örnekleridir.Sonuç olarak her türlü sanayi atıkları,radyoaktif maddelerin radyasyon etkisi,gürültü meydana getiren ses titreşimleri sanayileşmiş ülkelerin çevre sorunları arasındadır.Bu da teknolojinin bilinçsiz kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Çevre unsurlarına göre çevre kirliliği çeşitli gruplara ayrılır;hava kirliliği,su kirliliği,toprak kirliliği,gürültü kirliliği ve radyoaktif kirlenmedir. .

  • hava kirliliği

Atmosferi oluşturan gazlardan azot %78,oksijen %21,argon %0,9 ve karbondioksit %0,03 oranlarında bulunur.Bu gazlardan başka su buharı,azot ve kükürt bileşikleri ile toz bulunur.Dünyada ki yaşam bu temel elementler üzerine kuruludur.Atmosferdeki gaz karışım dengesinin bozulmasına hava kirlenmesi denir.Sanayi kuruluşları,termik santraller,yakma tesisleri (endüstriyel atıkların yakılması),motorlu taşıtlar hava kirliliğine neden olan başlıca kaynaklardır.Ülkemizde hava kirliliği Murgul Bakır İşletmesinin çevreye yaydığı zararlı gazlarla başlamıştır.Daha sonra Erzurum ,İzmit,Kayseri,Konya ve İstanbulda artan hava kirliliği önemli bir çevre sorunu haline gelmiştir.Türkiyede hava kirliliği çalışmaları ilk olarak 1961 yılında sağlık bakalığı bünyesinde,Ankarada iki adet yarı otomatik kükürtdioksit ve duman ölçer cihazla başlatılmıştır.

  • su kirliliği

İnsan yaşamı için hayati öneme sahip olan su, aynı zamanda en çok kirlenen doğal maddedir.Havaya karışan çok sayıda kirletici madde,oksijen,ışık ve ultraviyole ışınlarının etkisi ile parçalanarak toprağa iner.Oradan akarsulara,akarsulardan da denizlere ve göllere ulaşır.Böylece su kirliliği oluşur.Evsel atıklar,endüstriyel,kentsel,tarım gibi etkenler başlıca nedenidir.Ülkemizde su kirliliği ilk kez 1940'da Haliçte,1960'ta İzmir ve İzmit körfezlerinde ,1970'li yıllarda Mersin,İskenderun,Edremit körfezlerinde başlamıştır.

  • toprak kirliliği

Çevreye atılan zararlı maddelerin toprağın yapısını ve işlevini bozmasına toprak kirliliği adı verilir.Hayvan dışkısı mezbahalardan ve her türlü ekin biçme etkinliğinden gelen atıklar, toprak kirlenmesinin en önemli kaynağıdır.Bilinçsiz yapılan ilaçlama ve gübreleme toprak kirliliğini hızlandırmıştır.Yirminci yüzyılın ortalarına doğru hızlı nüfus artışı ile birlikte, tarım ve diğer alanlardaki sanayi ve teknolojinin hızla gelişmesine paralel olarak toprak kirliliği de artmaya başlamıştır.

  • gürültü kirliliği

Gürültü insanlar üzerinde olumsuz etkenler yapan istenmeyen seslerdir.Gürültü kirliliği çevre kirlenmesi içinde önemli bir yere sahiptir.Bu yüzden gürültü ile ilgili kanuni düzenlemeler yapılmıştır.Trafik ve sanayinin yoğun olduğu bölgelerde gürültü kirliliği daha fazladır.İnsanlar üzerinde çok fazla olumsuz etkisi vardır.Gürültü;dikkati dağıtır,düşünmeyi engeller,uykusuzluğa ve buna bağlı olarak gerginliğe neden olur.Örneğin:30-40 desibel düzeyindeki gürültü uykusuzluk,sinir,konsantrasyon bozukluğu gibi ruhsal bozukluklara;60-90 desibel düzeyindeki gürültü baş dönmesi,solunum hızlanması gibi ruhsal ve sinirsel bozukluklara;90-180 desibel düzeyindeki gürültü ruhsal,sinirsel,işitme ve denge bozukluklarına ayrıca iç kulak ve beyinde tahribatlara;180 desibelin üstünün kulak zarı patlamalarına yol açtığı saptanmıştır.

  • radyoaktif kirlenme

Radyosyon;belli enerjinin kaynağından demet halinde çevreye dağılması olayıdır.Dünyada genellikle her yerde radyasyon bulunduğu için çoğu yerde az çok radyasyon vardır.Radyoaktif kirlenmenin nedenleri;nükleer enerji santralleri,çeşitli nükleer denemeler,tıbbi içerikli üretimler ve çeşitli endüstri tipi üretimlerdir.Radyoaktif maddeye sahip hayvansal ürünler (et, balık, süt, vb.) ve bitkiler, bu zararlı maddeyi besin zinciri ile insanlara ve diğer canlılara taşır. Böylece bağışıklık mekanizmasını felce uğratmak ve kansere neden olmak gibi sorunlara yol açar.

3.06.2007

küresel ısınmanın insanlara etkileri


Kuşkusuz küresel ısınma sayesinde bozulan denge insanları da büyük ölüçüde etkiliyor.Doğal kaynaklara zarar verme,su israfı,sanayileşme,ormanlık alanları tahrip etme insanlığın kendi elleriyle sonunu hazırlamasına da yardım ediyor.Küresel ısınmanın önemli sonuçlarına bir göz atalım;
-Ozon tabakasının giderek incelmesiyle güneşin zararlı ışınları daha az filtre ediliyor.Bu da insanlarda cilt ve göz rahatsızlıklarına sebep oluyor.Üstelik insan vücudunun bağışıklık sistemini zayıflatarak bulaşıcı hastalıklara karşı korunmasız hale getiriyor.
-Atmosferin hızla ısınmasıyla belli bölgelerde sıcak hava dalgası nedeniyle ölüm oranlarının 2020 yılında 2 katına çıkacağı tahmin ediliyor.
-Sıcaklıklar arttıkça sivrisineklerin yaydığı hastalıklar (sarı humma,sıtma,Dang humması) önemli bir sorun olarak kendini gösteriyor. Sıcakta, sivrisineklerin yaşayabileceği bir ısı dağılımında sinekler daha fazla çoğalır ve daha fazla ısırır.Böylece bulaşıcı hastalıkların oluşmasına zemin hazırlıyor.
-Küresel ısınma sayesinde dünyadaki canlı ve bitki türleri azalıyor.Bu da ekolojik dengenin bozulmasına neden oluyor.
-Su kaynaklarının giderek azalması hijyenin bozulmasına ve su yoluyla bulaşan hastalıkların artmasına neden oluyor.
-Kutuplardaki buzullaşma ve yağış rejimi okyanuslardaki akıntıların gücünü belirliyor. Bu okyanus akıntıları ise lokal iklimler üzerinde etkili oluyor. Isınan yeryüzünde sera etkisiyle buharlaşmanın artacağı ve bunun da daha fazla yağışa yol açacağı düşünülüyor.
-Ayrıca depremler,kasırgalar,tayfunlar,sel,kuraklık gibi doğa olayları pek çok insanın ölümüne yol açmış,pek çok şehir tamamen yok olmuştur. küresel ısınma nedeniyle 2080'e kadar 200 ila 600 milyon insan açlık çekecek, 1.1 ila 3.2 milyar insan da susuzluktan etkilenecektir.

29.05.2007

küresel ısınma nedir?



Atmosfer,okyanuslar,okyanus akıntı sistemi,kutup bölgeleri,ormanlar,çöller,buzullar, yanardağlar,insan etkinlikleri gibi birçok değişken vardır.bunların iklim sistemi üzerindeki tek tek etkileri ve birbirleriyle karşılıklı etkileşimleri hala tam olarak anlaşılmış değil.Hatta bu yönde ele alınması gereken daha çok konu olduğu söylenebilir.Temel nedeni özellikle sanayileşen ülkelerde fabrika gazlarının yaydığı karbondioksitin (CO2)başta olmak üzere sera gazlarıdır.Sera gazlarının yoğunluğunun artmasıyla güneş ışınları atmosferde daha çok tutulur ve yeryüzü sıcaklığı artar.böylece 'küresel ısınma' oluşur.Küresel ısınmaya yol açan sera gazları; temel olarak, fosil yakıtların yakılması ,sanayi (enerji ilişkili; kimyasal süreçler ve çimento üretimi, vb. enerji dışı), ulaştırma, arazi kullanımı değişikliği, katı atık yönetimi ve tarımsal (enerji ilişkili; anız yakma, çeltik üretimi, hayvancılık ve gübreleme vb. enerji dışı) etkinliklerden kaynaklanmaktadır.
Küresel ısınma ile deniz suyu sıcaklığında artış,biyoçeşitlilikte değişiklikler,sahil şeridi erozyonunda artış, tuzluluk ve akıntılardaki değişiklikleri getirir.Deniz seviyesi bir sonraki yüzyılda 30 ila 100 cm arasında yükselebilir.ısı artışı turizmi etkileyebilir ve kuraklık nedeniyle Akdeniz'den elde edilen arıtılmış su talebi artarak tuz oranı yüksek yerel alanların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Bugün dünyanın en soğuk bölgesi neresidir sorusuna verilecek kuşkusuz antartikadır.Bu kıtanın hemen hemen tümü (%98)buzla kaplıdır.Yaklaşık yüz milyon yıl önce süper kıta Gondwanadan kopan kıta yavaş yavaş bugünkü yerine oturdu.Antartikada yaklaşık on beş milyon yıldır değişmeyen bir buz takkesi bulunuyor.Kıtayı kaplayan buz tabakası gelen güneş ışınlarının %80-85'ini geri yansıtır.Antartikanın günümüzde bu denli soğuk olmasının temel nedeni budur.Bu yapısıyla antartikanın dünya iklimi içinde önemli bir yeri vardır.Herşeyden önce kıta dünya iklim sisteminin soğutucu birimidir.Okyanuslarla ilişkisi de çok büyük boyuttadır.Şu anda ise alaskadan and dağlarına kadar her yer hızla ısınmakta.
Son 100 yıl içindeki sıcaklık artışını analiz eden uzmanlar, 12 kentin 2070 yılında nasıl bir iklime sahip olacağına yönelik bir model hazırladı. Bremen Üniversitesi’nin uzmanı Prof. Sebastian Kopf, sonuçların daha net anlaşılması için bir de iklim haritası yayınladı. Sıcaklıklar dikkate alındığında 12 kentin de harita üzerinde güneye kaydığı görüldü.
Sonuç olarak küresel ısınma dünyada ve ülkemizde sıcaklık artışları,iklim değişmeleri,hayvan türlerinin azalması ya da yok olması,büyük afetler olarak kendini gösteriyor.Bu da ilerisi için çok büyük bir felaketler zincirini oluşturuyor.

27.05.2007

su tasarrufu konusunda neler yapabiliriz?


Dünyada tatlı su kaynakları oldukça sınırlıdır.Bu yüzden suyumuzu tasarruflu kullanmamız gerekir.İşte size su tassarrufu konusunda bazı tavsiyeler;
-Tuvalet sifonları en çok su israfı yapılan yerlerden birisidir.Bu nedenle sifonlarınızı gerekmedikçe çekmeyiniz.
-Diş fırçalarken veya tıraş olurken suyu açık bırakmayınız.Bu sayede yılda kişi başına 12 ton suyu kurtarabiliriz.
-Evdeki bütün muslukları kontrol edip bakımını yaptırınız.
-1,5 litrelik suyla dolu bir pet şişeyi sifonunuzun içine yerleştirin.sadece bu yöntemle yılda 2 ton suyu kurtarabilirsiniz.
-Çamaşır vaya bulaşık makinenizi tam dolu iken çalıştırınız.Makinenizi haftada bir kez bile daha az çalıştırırsanız yılda 9 ton suyu kurtarabilirsiniz.
-Banyo yapmak yerine duş almayı tercih edebilirsiniz.
-Bulaşıklarınızı elde yıkamak yerine bulaşık makinesinde yıkayınız.Bu sayede 4 kişilik bir ailede yılda tam 26-40 ton suyu kurtarabilirsiniz.
-Sebze ve meyvelerinizi elde yıkamak yerine su dolu bir kapta yıkayınız.Bu sayede yine 4 kişilik bir ailede yılda 18 ton su kurtarabilirsiniz.
-Su tasarrufu sağlayacak özellikte armatürler kullanınız.
-Bahçenizi sabah saatleri veya akşamları buharlaşmanın minimum olduğu saatte sulayınız.
-Banyo suyunuzun ısınmasını beklerken suyu bir kovaya doldurunuz.
-Arabanızı nemli bezlerle silebilir ya da bir kovaya su doldurup dökerek yıkayabilirsiniz.

26.05.2007

su kaynakları

Dünyada hızla artan nüfus nedeniyle su ihtiyacı da günden güne artmaktadır.Suların kirletilmesi,gereksiz ve bol miktarda harcanması ,sanayide ve tarımda su kullanımının artması su sorunlarının başlıca nedenlerindendir.Sürdürülebilir kalkınma için en önemli yaşamsal kaynaklardan biri sudur. Su yenilenebilir bir kaynaktır, bu anlamda sürdürülebilir kullanımı mümkündür; Ancak günümüzde hızlı tüketim, kaynaklardan yararlananlara eşit fırsatlar ve yararlar sağlayacak şekilde sürdürülebilirlikten çok uzaktadır.
Genel olarak sağlıklı bir insanın yaşamını sürdürebilmesi için günde ortalama 2,5 -3 litre su içmelidir.Ancak, çağdaş bir insanın sağlıklı bir biçimde yaşaması için gereken içme, yemek pişirme, yıkanma, çamaşır gibi amaçlarla kullanılacak su dikkate alındığında, kişi başına günlük ortalama kentsel su tüketim standardı 150 litre olarak kabul edilmektedir.
Bu bakımdan hızla artan nüfusuyla türkiye sanıldığı gibi su zengini bir ülke değildir.


Ülke- Kıta Ortalaması
Kişi Başına Düşen Kullanılabilir Su Miktarı (yıllık)
SURİYE
1.200 m3
LÜBNAN
1.300 m3
TÜRKİYE
1.430 m3
IRAK
2.020 m3
ASYA ORTALAMASI
3.000 m3
BATI AVRUPA ORT.
5.000 m3
AFRİKA ORT.
7.000 m3
GÜNEY AMERİKA ORT.
23.000m3
DÜNYA ORT.
7.600 m3

25.05.2007

su önemlidir.


su nedir?

Tabiatta bol olarak sıvı,katı ve buhar durumlarında bulunan kimyevi bileşimdir.kimya dilinde su H2O formülüyle belirtilir.Su hayatın her safhası için son derece önemli bir maddedir.En basit canlıların(protozoer) hemen hepsi suda yaşar;karma yapılı organizmaların ise hayvani olsun nebati olsun biyolojik faaliyetleri için suya ihtiyaçları vardır.İnsanların,hayvanların ve bitkilerin vücudunda su ağırlığın 3/2 sini ,4/3ünü bazen daha fazlasını meydana getirir.

Yeryüzündeki okyanuslar,akarsular,göller ve buzullar yeryüzünün toplam yüzölçümünün onda yedisini kaplar.En sert taş ve kayaların içinde su bulunabilir.

Çok eski çağlardan beri insanoğlu suyun kullanma yollarını öğrenmiştir.bu yollar pek çeşitlidir.Toprağı sulamaktan,mal ve insan taşımaya buhar makinesinden termonükleer santrallere kadar suyun sayısız kullanılma alanları vardır.

24.05.2007

başlarken...

öncelikle bu bloğu neden açtım evet onu söyliyim.

efendim yıllarca tehlikesi bilinen ancak gerek iklim değişikliği gerek hava dengesizlikleri ya da su sıkıntısı açısından önemi ancak son yıllarda vurgulanan küresel ısınma hakkında,biraz da olsa bilgi vermek amacıyla açılmış olduğunu belirteyim.daha doğrusu bu en önemlisi .sadece bu konu hakkında değil tabi.dünyayı paylaştığımız ancak bazı larının onlar yokmuş gibi davrandığı hayvanlardan bahsediyorum.evet onlar çok önemli.çünkü onlarla dünya daha güzel .bloğun amacı çevredir ve orada yaşayan bütün canlılardır.umarım açıklayabilmişimdir.saygılar...